BASINA ve KAMUOYUNA
5 Mayıs 2020
Türkiye ve dünya bütün dikkatini pandemi ile mücadeleye vermişken, yakın zamanda başta infaz kanunun olmak üzere bir dizi yasada değişiklik öngören yasa mecliste görüşülerek tüm itirazlara rağmen yasallaştı. Kamuoyuna henüz bir açıklama yapılmamakla birlikte hapishanelerde bulunan 300 bine yaklaşan mahpusun, yaklaşık 1/3’i bu yasal düzenleme sonucunda tahliye edildiği öngörülmektedir.
Yasanın taslak aşamasından, TBMM Adalet Komisyonunda ve genel kurulda görüşülmeye başlanıp yasallaştığı zamana kadar barolar başta olmak üzere, hukuk örgütleri, akademisyenler, insan hakları örgütleri gibi toplumun birçok kesiminden itirazlar yükselmiştir. Yasanın devlete karşı olan suçları ayrık tutması karşısında, bireylere karşı işlenen geniş yelpazedeki “suç kategorileri” için özel af niteliğinde düzenlemeler yapılması en temel itiraz noktası olmuştur.
Yine herhangi bir şiddet eylemine bulaşmamış ancak Terörle Mücadele Kanunundaki muğlak ve geniş terör tanımı ve buradan hareketle kötü mahkeme uygulamalarının kurbanı olan gazeteci, siyasetçi, akademisyen, öğrenci, STK temsilcisi, avukatlar ve çeşitli toplumsal katmanlardan oluşan “fikir suçlularının” kapsam dışı tutulması bir diğer itiraz noktası olmuştur.
Pandemi ile mücadelenin bir parçası olarak çıkarılan bu yasa; yaş, sağlık durumu ve kronik rahatsızlıkları bulunan mahpuslar konusunda bir düzenleme içermemesi ve kapsam dışı bırakması, bu ayrımcı ve eşitlikçi olmayan yaklaşımı tam anlamıyla perçinlemiştir.
Yasanın gerek lafzı ve ruhu, gerekse de hedef kitlesi, gözetildiğinde özel af niteliği taşıdığı, buna rağmen nitelikli çoğunluk aranmaksızın TBMM’de görüşülerek kabul edildiğini not etmekte yarar görmekteyiz.
Meclis çoğunluğuna sahip iktidar ortakları, bütün bu eleştirilere ve itirazlara sırtını dönerek, kutuplaştırmayı ve ayrımcılığı derinleştiren bu düzenlemede ısrar ederek yasallaşmasını sağlamıştır. Çoğunluk kadar azınlığın hak ve hukukunu korumak, hukuk devletinin temel prensibi ve erdemidir. Bu prensipten uzaklaşan her işlem ve eylem hukuk devleti ilkesinden uzaklaşma anlamını taşımaktadır.
Bu düzenleme, hukuk devleti ile aramızdaki uçurumu daha da derinleştirmiş, bu tarz ayrımcı uygulama ve düzenlemelerle de son bağ kopmuştur.
Biz aşağıda imzası bulunan barolar, Anayasa Mahkemesi’ni; Anayasa’nın 10. Maddesi ile vücut bulan eşitlik ilkesine, 2. Maddedeki hukuk devleti ilkesine ve AİHS’nin 14.maddesindeki ayrımcılık yasağı kriterlerini dikkate alarak bu düzenlemeyi iptal etmeye, kopan bu toplumsal bağı yeniden onarmaya, toplumsal barışı yeniden inşa etmeye davet ediyoruz.
Adıyaman Barosu
Ağrı Barosu
Batman Barosu
Bingöl Barosu
Dersim Barosu
Diyarbakır Barosu
Hakkari Barosu
Mardin Barosu
Muş Barosu
Siirt Barosu
Urfa Barosu
Van Barosu